23 Eylül 2013

Beş Yılın İlk Günü

Konsepte uygun olması temennisiyle, konsepte uygun bir coğrafyadan şarkıcıyla başladık günümüze.


Zamandan alacağım kaybı en asgariye düşürmek amacıyla her şeyi not ettim. Örneğin evden fırına yürüyerek sekiz dakikada varıyorum. Saat tam yedi buçukta şehiriçi geliyor (tabii şehiriçi için erken bir saat, çünkü dersler sekiz buçukta başlıyor). Okuldan fakülteye yürüyüş mesafesine dair en ufak bir fikrim bile yok.

Sabah serzenişlerim
Sabah yeni yeni öğrenciler bilmem neler ortalık ana baba günü olur diye bekliyordum ama beklenenin aksine sakindi. Hatta hazırlık sınıfının yarısı gelmemişti bile. Almanca öğretmenliği hazırlıklarını iki gruba ayırmışlar. Ben de balık hafızama güvenmeyerek bulunduğum grubu avcuma bile yazmıştım.
Özlem'e nispeten çektiğim bir kare
Bizim derslik ta ebesinin şeyinde üçüncü katta. Sabah sabah kimse görünmüyor zaten ortalıkta. Hazırlık binasının liselerden hiçbir farkı yok. Biz YGS'yi, LYS'yi lise anılarımız depreşsin diye mi kazandık rektör bey.


İlk gün ders olmaz mantığı burada da işliyormuş, hem de iliklerine kadar. Beş tane fakülte hocası doluştu bir sınıfa. Başta bir havalar bir havalar aralarında Almanca konuşmalar etmeler görseniz zannedersiniz Alman vatandaşı seyahate gelmiş. Neyse heveslerini alsınlar nerde bulcaklar daha böyle Almanca bilmeyen kıt kitleyi bir sene boyunca.

Efendime sorayım sonra aralarında tıfıl, küçük olan derslerin işleyişini falan fistan anlatıyo da anlatıyo. Aklımda kalanlar,

- Derse 5 dk geç kalırsak kapıda beklicez (hatta bu maddeyi kırmızılaştırmak istiyorum, altın kural)
- Her hafta bir yazma konusu verilecek
- İki haftada bir sınavlar olacak
- Dersi aksatan zincirleme her şeyi kaçırır
- Pazartesi, Perşembe, Cuma 8:30 - 13:30 arası, Salı ve Çarşamba 8:30 - 16:20 arasıymış
- Beş farklı alanda aynı anda eğitilecekmişiz (konuşma-yazma-grammer/kelimeden gerisini kategorileş-tirmek çk anlamsız bence)
- Hayatımızda atmadığımız kadar imzayı bu yıl atacakmışız (Ananem bilmediğiniz yerlere imza atmayın derdi)

Neyse efendim, sekiz buçukta başlayıp onda biten bu eziyetli saatlerin sonucunda kampüsü dolaşma adı altıyla serbest bırakıldık. Şayet kampüs gezisini ilk günden yapmadım çünkü saatin verdiği etkiyle de birlikte hava cehennem gibiydi. O sıcakta o kadar yokuş çıkıp kampüs mampüs yapamazdım. Ama kütüphaneyi merak etmiyo değilim. Önümüzdeki günlerde tanışma şerefine nail oluruz heralde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder